Tourexpi
Afrika'nın
yerli kabilelerinden Avustralya'nın Aborjin halklarına kadar uzanan birçok
kültürde ise yılan, gökyüzü ile yeryüzü arasında bir bağ kurar. “Gökkuşağı
Yılanı” olarak bilinen bu mitolojik figür, yağmurun ve bereketin taşıyıcısı
kabul edilir, toprağa hayat getirdiğine inanılır. Anadolu coğrafyasına
gelindiğinde ise Şahmaran figüründe hayat bulur. Yarı kadın yarı yılan
formundaki bu efsanevi varlık, özellikle Güneydoğu Anadolu’nun sözlü kültüründe
bilgeliğin, sezgisel gücün ve kadim bilgilerin simgesi olarak kabul edilir.
Halk inanışına göre Şahmaran, sadece koruyucu bir ruh değil, aynı zamanda
adaleti ve dengeyi temsil eden bir varlık.
KİMİ
ZAMAN LANETLİ, KİMİ ZAMAN KUTSAL
Yılan
bazı kültürlerde ise hem yaratıcı hem yıkıcı güçlerin taşıyıcısı. Hindistan’da
"Naga" adı verilen yılan tanrıları, su kaynaklarını koruduklarına ve
yeraltı güçleriyle iletişim kurduklarına inanılan varlıklardır. Bu çok yönlü anlamsal
kimlik, yılanı evrensel bir mitolojik figür haline getirir. Kimi zaman lanetli,
kimi zaman kutsal, kimi zaman ihanetin simgesi, kimi zamansa şifanın ve
bereketin taşıyıcısı... Ama her zaman güçlü. Yılan, insanlığın doğayla olan
ilişkisini şekillendiren, korkuyla hayranlık arasında gidip gelen binlerce
yıllık simgelerden biridir.
DOĞANIN
ZARİF BEKÇİLERİ
Bugün
hala bazı bölgelerde su kaynaklarının ve hasatların koruyucusu olarak
onurlandırılan yılanlar, bilimsel açıdan da ekosistemin vazgeçilmez denge
unsurları arasında yer alıyor. Pek çok kişinin karşılaştığında korktuğu,
gördüğünde uzak durduğu, hatta bazen nefret ettiği bu sessiz ve zarif
yaratıkların doğada oynadığı rol genellikle göz ardı ediliyor. Oysa doğanın
dengesinde üstlendikleri görev, yanlış anlaşılmaların ve korkuların çok
ötesinde. Zararlı kemirgenleri kontrol altında tutuyor, toprağın sağlığına
katkıda bulunuyor ve birçok canlı için besin zincirinin hayati halkasını
oluşturuyorlar. Zehirleri türlerin zehirleri ise tıpta ilaç geliştirme
çalışmalarında önemli bir hammadde olarak kullanılıyor. Yılanlar, hem doğanın
dengesini sağlayan sessiz aktörler hem de insan sağlığına dolaylı katkı sunan
eşsiz canlılar olarak karşımıza çıkıyor. Onlar, ekosistemin olmazsa olmazıdır.
EKMEKÇİOĞLU:
YILANLAR DOĞADA ÇOK ÖNEMLİ BİR DENGE UNSURUDUR
16
Temmuz Dünya Yılan Günü’nde, yılanlar hakkındaki bilimsel gerçekleri ve
ekosistemdeki rollerini Çeşmeli Veteriner Hekim İsmail Ekmekçioğlu ile
detaylıca konuştuk. Toplumda yerleşmiş korku ve önyargıların ötesine geçmek, bu
sessiz ama önemli canlıları daha iyi tanımak ve koruma bilincini artırmak
amacıyla gerçekleştirdiğimiz söyleşide, yaz aylarında artan sıcaklıkların
yılanların yaşam alanlarını genişlettiği ve buna bağlı olarak insan-yılan
karşılaşmalarının sıklaştığı bir kez daha hatırlatıldı. Deneyimli hekim
Ekmekçioğlu, yılanlara karşı duyulan korkunun doğaya zarar verdiğini ve aslında
bu canlıların doğanın sessiz kahramanları ve gizli bekçileri olduğunu anlattı.
Söyleşimizde, “Yılanlar doğada çok önemli bir denge unsurudur. Yılanları
korumak, aslında doğanın tümüne nefes aldırmaktır,” sözleriyle bu canlıların
ekosistemdeki kritik rollerini vurguladı.
YILANLA
KARŞILAŞINCA DOĞRU DAVRANIŞ NE OLMALI?
*
Havaların ısınmasıyla birlikte yılanlar artık sadece kırsalda değil bahçelerde,
yazlık alanlarda ve yerleşim yeri yakınlarında da görülüyor. Özellikle sıcak ve
nemli günlerde, otluk ve taşlık alanlara yakın bölgelerde bu karşılaşmalar
artıyor. Geçtiğimiz Haziran sonunda İstanbul’un bazı kırsal ilçelerinde
yılanların görülmesi panik yaratmıştı. Yılanla karşılaşırsak ne yapmalı, ne
yapmamalıyız?
-Yılanlar
soğukkanlı canlılardır. Hava sıcaklıklarının artmasıyla birlikte güneşlenmek,
avlanmak ve çiftleşmek için daha sık görülürler. Bu nedenle Nisan ile Ekim
ayları arası, doğada ve yaşam alanlarımızın yakınında yılanlarla karşılaşma
olasılığının en yüksek olduğu dönemdir. Bir yılanla karşılaşıldığında öncelikle
panik yapılmamalı, ani hareketlerden kaçınılmalı ve sakin bir şekilde
uzaklaşılmalıdır. Çünkü yılanların büyük çoğunluğu saldırgan değildir, tehdit
hissetmedikçe ısırmazlar. Savunma amacıyla hareket ederler. Öldürmeye çalışmak
ise hem aradaki mesafeyi azaltır hem de ısırılma riskini ciddi ölçüde artırır.
Yürüyüş ya da kamp gibi doğa aktivitelerinde, uzun giysiler ve bileği saran
yüksek ayakkabılar giymek koruyucu bir önlem olarak öne çıkar. Yılanlar
özellikle sabahın erken saatlerinde ve akşam serinliğinde daha aktif
olduklarından, bu zaman dilimlerinde daha dikkatli olunmalıdır. Eğer bir yılan
eve ya da bahçeye girdiyse, ona zarar vermeye çalışmak yerine belediye, itfaiye
veya doğa koruma ekiplerinden yardım istenmelidir. Çünkü yılanlar, özellikle
kemirgenlerle beslenerek ekosistemin dengesini koruyan önemli canlılardır.
Onları öldürmek, sadece bir canlının hayatına son vermek değil, doğanın
dengesine de müdahale etmektir. Yılanlarla birlikte yaşamak mümkündür. Onları
yok etmeye çalışmak yerine, karşılaşmaları önleyecek tedbirler almak hem doğayı
hem de kendimizi korumanın en akılcı yoludur. Unutmamak gerekir ki, yılanlar
doğanın düşmanı değil, aksine onun sessiz, zarif ve işlevsel koruyucularıdır.
YILANLARIN
EVLERE VE BAHÇELERE GELMESİNİ NASIL ENGELLERİZ?
*
Peki, ev ve bahçelerimizi yılanlara karşı nasıl koruyabiliriz? Yılanlarla
karşılaşmaları önleyecek ne tür önlemler alınabilir?
-
Yılanları evlerden ve bahçelerden uzak tutmanın en etkili yolu, öncelikle neden
bu alanlara yöneldiklerini anlamaktan geçiyor. Tarım arazilerinin genişlemesi,
şehirleşme ve ormanlık alanların yok edilmesi, yılanların hem barınma hem de av
bulma alanlarını daraltıyor. Bu durum, yılanların yaşam alanlarını terk ederek
insan yerleşimlerine yönelmesine neden oluyor. Genellikle kemirgenlerin yoğun
olduğu, çalılıkların, yüksek otların ve taş-odun yığınlarının bulunduğu,
sessiz, sıcak, loş ve nemli alanları tercih ederler. Bu nedenle bahçelerin
düzenli temizlenmesi, çimlerin kısa tutulması ve taş/odun birikintilerinin
kaldırılması önemlidir. Ev çevresindeki çatlak ve delikler kapatılmalı,
özellikle bodrum, depo ve garaj gibi alanlar havalandırılmalı ve
denetlenmelidir. Yılanlar genellikle kemirgenlerin peşinden gelir. Bu nedenle
evcil hayvanların mama ve su kapları açıkta bırakılmamalı, su birikintileri ve
hortum sızıntıları önlenmelidir. Kimyasal kovucular yerine çevre dostu
caydırıcılar tercih edilebilir. Örneğin nane yağı veya sülfür (kireç) karışımı
bazı alanlarda işe yarayabilir. Ancak en etkili çözüm, yaşam alanını yılanlar
için cazip olmaktan çıkarmaktır.
ÇOĞU
YILAN ZARARSIZ VE İNSANLARA ZARAR VERME EĞİLİMİNDE DEĞİL
*Yılana
dair korku içgüdüsel olsa da gerçek tablo ne diyor? Türkiye’de kaç yılan türü
var ve bunlardan kaçı gerçekten tehdit oluşturuyor?
-
Türkiye, üç kıtanın kesişim noktasında yer alması dolayısıyla biyolojik
çeşitlilik açısından oldukça zengin bir coğrafyaya sahip. Bu zenginlik, yılan
türlerinde de kendini gösterir. Ülkemizde yaklaşık 60 farklı yılan türü
yaşıyor. Bunların çok büyük bir kısmı zararsızdır ve doğaya faydalı
hayvanlardır. Zehirli olanlar sadece birkaç türle sınırlı (15 tür zehirli, 6
tür de yarı zehirli) ve genelde kırsal ve taşlık bölgelerde, insanla doğrudan
temastan uzak yerlerde yaşarlar. Hatta dünya genelindeki 3 bin 500 yılan türü
içinde, sadece yaklaşık 600 kadarı zehirlidir, bunların da yalnızca 200 kadarı
insan için ciddi risk taşır. Yani aslında yılanlar, haklarında düşündüğümüzden
çok daha az tehlikelidir.
TÜRKİYE’DEKİ
YILAN TÜRLERİ VE ZEHİRLİLERİN BÖLGESEL DAĞILIMI
*Türkiye’de
zehirli yılanlar hangi bölgelerde yoğunlaşıyor? Türlerin dağılımı neye göre
şekilleniyor?
-Ülkemizde
tespit edilen 15 zehirli yılan türünden 14’ü, dünyanın en dikkat çeken yılan
familyalarından biri olan engerekgiller (Viperidae) ailesine ait. Bu türler en
çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaygındır, ancak iklim ve coğrafi
koşullara bağlı olarak farklı bölgelerde de görülebilirler. Türkiye’nin
neredeyse her ilinde bir engerek türü yaşar. Özellikle ciddi zehre sahip Koca,
Şeritli ve Burunlu Engerek’in yayılım alanları birleştiğinde, bu üç tür ülke
çapında geniş bir dağılım gösterir. Tüm bu yaygınlığa rağmen, yılan sokmaları
sonucu yaşanan ölüm vakaları oldukça nadirdir. Yine de bazı türler,
bulundukları bölgelerde daha dikkat çekicidir. Türkiye’nin en zehirli yılanı
olarak bilinen Koca Engerek, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da görülürken,
Osmanlı Engereği Ege ve Akdeniz’de, Kafkas (Siyah) Engerek Doğu Karadeniz’de,
Bolkar ve Baran Engereği Toroslar’da, Anadolu Küçük Engereği Antalya’nın
güneybatısında, Boynuzlu Engerek ise Trakya’dan Doğu Anadolu’ya kadar uzanan
geniş bir alanda yaşar. Türkiye’deki tek kobra türü olan Çöl Kobrası ise Doğu
Anadolu’da, özellikle Şanlıurfa çevresinde görülür.
ZEHİRSİZ
VE AZ ZEHİRLİ YILANLARIN DAĞILIMI VE RİSKLERİ
*
Zehirli olmayan türler de doğada sık görülüyor. Türkiye’deki dağılımları nasıl
ve insanlara risk oluşturuyorlar mı?
-Yarı
zehirli yılanlar Türkiye’de altı türle temsil edilir ve genellikle insan
sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturmazlar. Ancak alerjik bünyelerde ya da
yanlış müdahaleler sonucunda lokal etkiler görülebilir. Çukurbaşlı Yılan,
Karadeniz kıyısı hariç hemen her bölgede yaygınken, Kedi Gözlü Yılan Batı ve
Güney Anadolu’da, Kocabaş Yılan Doğu ile İç Anadolu’da, İnce Yılan ise
özellikle Ege ve Akdeniz kıyılarında sıkça rastlanır. Bununla birlikte, zehirsiz
yılan türleri de Türkiye’nin birçok bölgesinde görülür. Kara Yılan, Su Yılanı
ve Boyalı Yılan gibi türler yaygınken, Türkiye’nin en büyük yılanı olan Sarı
Yılan, 2,5 metreye kadar uzayabilir ve özellikle Ege, Akdeniz ile İç Anadolu
bölgelerinde yaşar. İzmir, Çanakkale ve Muğla kıyılarında sık rastlanan
Bozyörük Yılanı (Hazer Yılanı) ise ülkemizin kıyı kesimlerinde dikkat çeker.
Ayrıca, Boagiller familyasından Türkiye’de bulunan tek boa türü olan Mahmuzlu
Yılan, Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu bölgelerinde görülür.
EGE
BÖLGESİ’NDE EN YAYGIN GÖRÜLEN YILANLAR
*Ege
Bölgesi’nde en yaygın görülen yılan türleri hangileridir?
-Ege
Bölgesi, Türkiye’nin yılan türleri açısından oldukça zengin ve çeşitli
ekosistemlere sahip bölgelerinden biri. Hem kıyı şeridi hem de iç kesimleri
farklı türlere ev sahipliği yapar. Bölgede en yaygın görülen yılanlar ise Zehirsizler;
Bozyörük, aslında bir kertenkele türü olan Kör Yılan (Yılanımsı Kertenkele), Çizgili
Yılan, Boyalı Yılan, Su Yılanı, Sarı Yılan, Hazer Yılanı ve Kara Yılan. Hafif
zehirli kabul edilen ama insanlar için ciddi risk oluşturmayan Çukurbaşlı Yılan
ve Kedi Gözü Yılanı. Zehirliler ise Koca Engerek, Anadolu Engereği, Boynuzlu
Engerek gibi engerek çeşitleri. Doğada bu türlerle karşılaşmak mümkündür ama
çoğu zaten insanları görür görmez kaçar, saldırgan da değillerdir.
ZEHİRLİ
Mİ ZEHİRSİZ Mİ? YILANIN ŞİFRESİ
*Zehirli
ve zehirsiz yılanları ilk bakışta nasıl ayırt edebiliriz?
-
Bu konuda halk arasında bazı ipuçları bilinir, ama kesin ayırım yapmak zordur
ve risklidir. Yine de genel farklar şunlardır: Zehirli yılanların genellikle
üçgen şeklinde geniş ve köşeli, boyun kısmı belirgin başları, kedilerinki gibi
elips, dikey göz bebekleri, iri desenli, kalın ve tıknaz gövdeleri, kısa ve küt
kuyrukları ve ön dişlerinde zehir bezine bağlı uzun dişleri vardır. Sabit
duruşludurlar, tehlike algıladıklarında savunmaya geçer, ses çıkarabilir ve
saldırabilirler. Zehirsizlerin ise çoğunlukla baş kısmı vücutla bütünleşik,
oval veya yuvarlak, vücutları ince, uzun ve daha esnek yapılı, kuyrukları ince
ve uzun, göz bebekleri yuvarlak, vücutlarında kamuflaj amaçlı daha sade
desenler vardır. Dişleri küçüktür ve ısırıkları zehir içermez. Kaçma
eğilimindedirler ve genellikle saklanmayı tercih ederler. Ama tekrar
vurgulayayım, bu belirtiler her zaman kesin ayırıcı değildir. Örneğin bazı
zehirsiz yılanlar zehirli türleri taklit edebilir. Onun için yılanlara
yaklaşmadan, dokunmadan, uzaktan gözlem yapmak en güvenli yoldur.
ISIRIKLARDA
TEDAVİ ŞART, YOKSA RİSK YÜZDE 15
*Türkiye’deki
zehirli yılanlar ne kadar tehlikeli?
-Türkiye’deki
zehirli yılanların çoğu engerek türüdür ve özellikle Koca Engerek ciddi risk
taşır. Zehirleri kalp, damar, sinir ve solunum sistemleri başta olmak üzere
böbrek, kan ve cilt üzerinde etkili olabilir. Isırılan bölgede şiddetli ağrı,
şişlik, kızarıklık ve morarma görülürken; ateş, baş dönmesi, uyuşma gibi
sistemik belirtiler de gelişebilir. Yılanın türü, yaşı, sokulan bölge ve
bireyin yapısı zehrin etkisini belirler. Örneğin, baş ve boyun bölgesinden
alınan ısırıklar solunumu zorlaştırabilirken, yağ dokusu fazla bölgelerde zehir
daha yavaş yayılır. Kedi, köpek ve at gibi hayvanlar yılan zehrine insanlara
göre daha dirençlidir. Tedavi uygulanırsa ölüm oranı yüzde 1’in altındadır,
ancak tedavisiz vakalarda bu oran yüzde 15’i aşabilir. Yılan sokmalarında
panzehirin geç verilmesi mümkündür ancak hızlı tıbbi müdahale, hayati riskleri
önemli ölçüde azaltır. Doğru müdahale kadar, yanlış müdahaleden de kaçınmak
gerekir. Yara kesilmemeli, zehir emme yoluyla çıkarılmaya çalışılmamalı,
turnike yapılmamalı, kişi hareket ettirilmemeli, mümkünse yatar pozisyonda
tutulmalıdır.
ÖLDÜRÜLEN
HER YILAN, ASLINDA BAŞKA BİR SORUNUN HABERCİSİDİR
*Birçok
kişi yılan gördüğünde hemen öldürmeye çalışıyor. Bahçedeyse kafasını eziyor,
yolda gördüyse üzerine araç sürüyor. Yılanlar neden bu kadar kolay ve
bilinçsizce öldürülüyor?
-
Ne yazık ki toplumda hala çok yaygın bir refleks bu: “Yılan gördün mü, öldür.”
Bahçede, tarlada, yolda... Kafası ezilen, araç altında kalan yüzlerce yılan
vakası her yıl yaşanıyor. Oysa yılanlar sanıldığı gibi zararlı değil, aksine,
doğanın dengesini korumakla görevli canlılar. Yılanları öldürmek hem etik hem
de ekolojik açıdan yanlış. Özellikle kemirgenleri avlayarak, fare ve benzeri
zararlıların çoğalmasını engellerler. Popülasyonlarının azalması tarım
ürünlerine zarar, hastalık riski ve gıda zincirinde bozulma anlamına gelir.
Ayrıca kartal ve şahin gibi yırtıcı kuşlar için de önemli bir besin
kaynağıdırlar. Yani, yılanlar hem avcı hem de avdır. Bu ikili rol onları
ekosistemin sağlıklı işleyişinde vazgeçilmez kılar. Öldürülen her yılan,
aslında başka bir sorunun habercisidir. Yılanı öldürmek toprağa, tarıma, hatta
çocuklarımızın geleceğine ve doğanın dengesine zincirleme zarar vermektir. Şunu
unutmayalım, doğa intikam almaz ama boşluğu da affetmez. Korkuyu değil bilgiyi,
yok etmeyi değil birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz. Çünkü yılanı öldürmek, sadece
bir canlıyı değil, doğanın dengesini öldürmektir. Yılanları korumaksa, doğanın
tümüne nefes aldırmaktır.
YILAN
POPÜLASYONLARINI TEHDİT EDEN BAŞLICA FAKTÖRLER
*
Doğanın dengesinin korunmasında hayati bir rol oynayan yılan popülasyonlarını
tehdit eden başlıca faktörler nelerdir?
-Yılanların
doğal yaşam alanları her geçen gün daralıyor. Türkiye’de özellikle üç büyük
tehdit öne çıkıyor: habitat kaybı, insan eliyle doğrudan öldürülmeleri ve iklim
değişikliği. Doğal habitatların tarıma açılması, şehirleşme ve ormanlık
alanların azalması, yılanların yaşama ve beslenme alanlarını ciddi şekilde
kısıtlıyor. İnsanların korku ve önyargı nedeniyle yılanları öldürmesi,
popülasyonlarının hızla azalmasına neden oluyor. Bu yüzden birçok yılan türü
tehlike altında bulunuyor. Ayrıca, derileri ve zehirleri için avlanmaları ya da
evcil hayvan ticaretinde doğal ortamlarından koparılmaları da tehdit unsurları
arasında. İklim değişikliği ise yılanların üreme dönemlerini, göçlerini ve av
dengesini doğrudan etkiliyor.
ONLAR
DOĞANIN SESSİZ AMA VAZGEÇİLMEZ KAHRAMANLARI
*Ekosistemdeki
rolleri sıkça göz ardı edilen yılanlara dair verdiğiniz detaylı ve farkındalık
yaratan bilgiler için teşekkür ederiz. Doğada bizden çok daha önce var olan bu
kadim canlılara karşı duyulan korkuların çoğu zaman yanlış bilgi ve
önyargılardan kaynaklandığına dikkat çektiğiniz röportajımızın sonunda okurlarımıza
sonsöz olarak ne söylemek istersiniz?
-
Bu güzel ve bilinçlendirici sohbet için asıl ben size teşekkür ederim. Yılan
gördüğümüzde hemen korkuya kapılıp zarar vermeye çalışmayalım. Onlar doğanın
düşmanı değil, tam tersine ekosistemin vazgeçilmez parçalarıdır. Her canlının
doğada bir görevi vardır; yılanlarınki de kemirgenlerle doğal dengeyi sağlamak.
Onlara alan açtıkça, doğa iyileşir ve güçlenir. Korkularımızı bilgiyle
yenmeliyiz. Yılanlardan değil, onları yok etmekten korkmalıyız. Doğayı
korumanın yolu, yılanları da korumaktan geçer. Çünkü onlar doğanın sessiz ama
hayati kahramanlarıdır.
TEŞEKKÜR
EDERİZ
Habere
fotoğraflarıyla katkı sunan sürüngenler üzerine koruma ve bilinçlendirme
çalışmaları yürüten Semih Yanık, Amerika da yaşayan yılan kurtarıcısı Mustafa
Göktürk, Tekirdağ Malkara’da sürüngen gözlemcisi Erim Başkütük ile İsa Demir ve
Serkan Yağız’a, değerli önerileri için ise Türkiye Yaban Hayatı Grubu Moderatörü
Jan Byczkowski’ye teşekkür ederiz. Yılanlara dair daha fazla bilgi ve
Türkiye’deki yılan türlerine ait fotoğraflar için sosyal medyada ‘Türkiye’deki
Yılan Çeşitleri’ grubunu ziyaret edebilirsiniz.
Fulya
OMAÇ / Çeşme - İZMİR
En Çok Okunan Haberler


Göbeklitepe’de Yeni Keşif Turizme Güç Katıyor
İnsan heykeli bulundu – Yeni ziyaretçi merkezi ve Berlin’de açılacak sergi turistik ilgiyi artıracak


Falk Travel, ‘Dynamic’ tur operatörüyle egzotik rotaları sunuyor
Falk Travel Dynamic (FALD) ile artık Birleşik Arap Emirlikleri, Küba ve Özbekistan gibi uzak destinasyonlara taze uçuş fiyatlarıyla ulaşmak mümkün.


TUI Group ve Umman Stratejik Ortaklık Kurdu
Dhofar’da beş yeni otel planlanıyor – OMRAN Group stratejik hissedar oluyor


Seyahat deneyimini geliştiren teknolojiye ilgi 2025’te hızla artıyor
Yapay zekâ, biyometri ve akıllı hizmetler sayesinde daha fazla konfor: Seyahat edenler kişiselleştirilmiş deneyimler ve stressiz yolculuklar istiyor.


Aloft Hotels İstanbul’a giriş yaptı: Aloft Istanbul Karaköy açıldı
Türkiye’deki ikinci Aloft oteli, cesur tasarımı ve enerjik sosyal alanlarıyla şehrin kültür merkezinde misafirlerini ağırlıyor.


İstanbul’un Gizli Art Deco Mirası Brüksel’de Sergileniyor
AB Daimi Temsilciliği’nde açılan sergi, İstanbul’un modern mimari mirasını Avrupa’ya tanıtıyor


Tuz Gölü’nde kıl çadırlar ve tuz odalarıyla alternatif tatil deneyimi
Aksaray’ın Eskil ilçesinde kurulan Tuz Gölü Obası, 40 geleneksel kıl çadırı ve özel tuz odalarıyla ziyaretçilerine doğayla iç içe, farklı bir tatil seçeneği sunuyor.


TUI, 2026 İlkbaharına Kadar Avrupa’da Dört Yeni Otel Açacak
TUI, Avrupa’daki portföyünü genişletiyor: İtalya, İspanya ve Türkiye’de üç yeni TUI Blue otelin yanı sıra, Didim’de Barut ile ortaklıkla hayata geçirilen Akra Didim Resort & Spa öne çıkıyor.


VfB Stuttgart Taraftar Uçağı: Bentour Reisen ve SunExpress’ten özel iş birliği
23 Ekim’de Stuttgart’tan kalkan özel uçuş, İstanbul’daki Fenerbahçe – VfB Stuttgart maçına taraftarları taşıyacak


2026 Seyahat Trendleri: Doğa, Lezzet ve Çeşitlilik Tatil Planlarını Şekillendiriyor
TUI araştırması beş güçlü seyahat trendini ortaya koyuyor – çok duraklı turlardan All Inclusive’e, gastronomik keşiflerden bağımsız seyahatlere


Hamburg Havalimanı’nda Yakıt Krizi Nedeniyle Uçuşlar İptal Edildi
Rafinerideki teknik arıza sonucu uçaklara yakıt ikmali yapılamadı


İspanya turizmin dönüşüm yol haritasını açıkladı
2030 Sürdürülebilir Turizm Stratejisi insanı merkeze alıyor, ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik üzerine inşa ediliyor


‘Birlikte Daha Fazlasını Başarırız: RTG ile turizm ürününüz pazarda daha başarılı olacak’
RT/Raiffeisen Touristik Group GmbH (RTG), Avrupa turizm sektörünün önde gelen pazarlama organizasyonlarından biridir ve destinasyonlar ile oteller için daha fazla erişim, görünürlük ve satış başarısı sağlayan güçlü bir ortaktır.


İspanya Ağustos Ayında 11,7 Milyon Uluslararası Hava Yolcusunu Ağırladı
Yolcu sayısı geçen yıla göre %5,4 arttı; Ocak–Ağustos döneminde toplam 75,4 milyon uluslararası ziyaretçi kaydedildi


Corendon Airlines, 2026 yaz sezonunda yüzde 20 büyüme hedefliyor
Corendon Airlines, 20. yılında büyüme rotasını güçlendirerek 2026’ya iddialı girmeye hazırlanıyor


Aena, 2027-2031 döneminde yatırımlarını 13 milyar avroya çıkaracak
Bu miktar, önceki beş yıllık döneme göre üç katın üzerinde


Alman turizm birliklerinden AB Paket Tur Yönergesi için uyarı
Brüksel’deki üçlü müzakereler öncesinde Alman turizm birlikleri tasarıya itirazlarını yineledi – Rekabet kaybı ve yolculara ek yük riski


Bakan Ersoy, Sirkeci Garı’ndaki restorasyon çalışmalarını inceledi
Tarihi gar kültür ve sanat merkezi olarak yeniden işlevlendiriliyor, ulaşım işlevi korunuyor


Sercotel, Alicante’te yeni otelle MICE turizmine yatırım yapıyor
Sercotel Maya Alicante oteliyle şirket, portföyünü 86 otele çıkarırken hem turistik hem de iş seyahatleri için stratejik bir hamle yapıyor.


Çiviyle Yazılan Barış, Mühürle Taçlanan İlk Kadın Diplomat Puduhepa
Tarihin ilk kadın diplomatı Puduhepa, barışı yazdı, mühürledi ve tarihe kazıdı


Göbeklitepe, Berlin’de özel seçkiyle tanıtılacak
UNESCO Dünya Mirası Göbeklitepe, Şubat 2026’da Berlin’de açılacak “Taştaki Mitler” sergisinde 96 eserlik özel bir seçkiyle arkeoloji meraklılarının karşısına çıkacak.
